(Yurdanur Öğretmenim karne verirken)
Ben yazmayı çok seviyorum. Sanırım, yazdıklarımı sözel olarak anlatamayacak kadar duygusalım. Bu yüzden yazı yazmak bana daha kolay geldi her zaman. Bundan tam 24 yıl önce dünyaya geldim. Kastamonu’nun küçük bir ilçesinde yaşayan Öz Ailesinin 2. Çocuğu olarak doğdum. Gelirken abime, annemin karnındaki Amniyon Marketten bir çikolata getirmiştim. Ya da bu yalanı abime, beni sevsin diye söylemişlerdi. Bak kardeşin sana ne getirmiş demişlerdi kundağımın içinden bir paket çikolata çıkararak. O da sessizce almıştı. Sonra komşumuza sessizliğini bozarak, annemin karnında dükkân yok ki bana çikolata getirsin demişti. Haklıydı. Ben sadece kendimi getirmiştim gelirken. Birde duyguların olduğu bir yolluk hazırlanmıştı benim için. Bu paketin içini açtığımda bol bol sevgi, mutluluk, huzur olduğunu gördüm. Aralara biraz hüzün, dert, öfke eklenmişti tabiî ki.
Söyledim ya dünya yolculuğum için hazırlanan pakete sevgi, mutluluk ve huzur fazlaca koyulmuştu. Sanırım paketi hazırlayan tecrübesizdi 🙂 Muhtemelen bu duygular fazla olduğundan kırkım çıkmadan gülücükler saçmaya başladım etrafa. Bana hoşgeldine, anneme geçmiş olsuna gelen misafirlerimizi yolcu etmeye çıkan annem içeri geldiğinde Osman Babaannem (Büyükbabamın annesi) Merve gülüyor dediğinde hayli şaşırmıştı. Belki de beni babaanneme benzeten misafirimize babaannemin “ben bu kadar çirkin miyim?” cevabı güldürmüştü beni. Ya da başımda beni izleyen Osman Babaannemi çok sevmiştim. Neyse sonuç olarak o gün gülmeyi çok sevdim ve o günü takip eden diğer günlerde bazen insanlara bazen olaylara sürekli güldüm, gülümsedim.
2.5 metre kar ile birlikte gelip karı sevmemek olur mu? Karı hep çok sevdim. Ama güneşi de çok sevdim. Güneş gözlerime doğru süzüldüğünde hep güneşe gülümsedim. Peki, Küre Dağlarında doğup da sonbaharı sevmemek olur mu? Sonbaharı da çok sevdim. Sonbaharla birlikte renkleri ve rengârenk olan her şeyi sevmeye başladım. Dünyanın güzelliklerini görünce beni dünyaya getiren kadını daha çok sevdim. Aşk mı? Evet, babama âşık oldum. Benden önce dünyaya gelip benim gelmemi bekleyen abim ise en kıymetlim oldu. Annem okula gittiğinde bana bakan babaannem ve büyükbabam vazgeçilmezim oldu. Önce akrabalarımızı çok sevdim. Sonra babaannem ile gittiğimiz gezmelerdeki teyzeleri çok sevdim. O gündeki teyzeler, bize geleceği zaman babaannem beni başından atarak büyükbabam ile kahveye yollamaya başladığında; büyükbabamın beni bisküvi almak için götürdüğü bakkal amcayı, bisküvilerin yanına harika bir mako hazırlayan kahveci Şaban Amcayı sevdim. Sonra, zaman zaman evden kaçarak gittiğim komşumuz Melahat Teyzemi, İbrahim Dedemi ve tabiî ki başta Yurdanur Öğretmenim olmak üzere onların kızlarını sevdim. Annem ve babamın okul müdürünü çok seviyordum. Çünkü bize etçik parası 🙂 veriyordu. Öldüğünü duyunca şimdi bize kim etçik parası verecek diye ağlamıştım. Eti o zamanlar çok seviyordum. Süt olmadan uyuyamıyordum. Hatta günde bir litre kadar süt içiyordum. Biberonum ile çok yakındık. Ta ki diş doktoruna gidene dek! Biberonu bırakmazsa ağız yapısı bozulacak dediğinde bana dünya yolculuğum için hazırlanan paketten çıkan öfkeden ve üzüntüden birazcık kullandığımı söylemeliyim. Ama dişçi Erdinç Amcayı da çok sevmiştim. Benim fildişine benzeyen dişlerimi çekmek için az ter dökmemişti hani 🙂 Sigarayı hiç sevmemiştim. Biberon konusunda bana baskı yapan babama resti çekerek sen sigarayı bırak ben de biberonu bırakayım diyerek biberonu sobanın içine atmıştım. İşte bu noktada çok şiddetli üzüntü hissettiğimi söylemeliyim 🙂 Sonuç, babam hala sigara içiyor. Ağız yapım biberonu bırakınca düzelmedi. Tel takmak zorunda kaldım yıllarca. Olan biberonuma oldu. Zaten o biberondan sonra 500 ml lik biberon üretmediler 🙂
Ben Kürede doğmaktan, öz ailesin çocuğu olmaktan dolayı çok mutluluk duyuyorum. Her zaman insanları sevdim. Son doğum günümden beri öğrencilik mesleğimden psikolog ve diyetisyen mesleklerine terfi ettim. Mesleğimi, insanlara yardım etmeyi ve onlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Her gün farklı bir gökyüzü ile aynı taraftan batan ve aynı taraftan doğan güneşi seviyorum. Uyumayı da çok seviyorum ama yeni güne uyanmayı da çok seviyorum. Ve hayatın devamlı beni değişik yönlere sürükleyişini seviyorum. O zaman iyi ki doğmuşum. Ve iyi ki sizlerle tanışmışım. İyi ki varsınız!
Bu yazıyı yazdıktan sonra yazıyı, annemle babama dinletmek için ses kaydı yapmıştım. Annem; ses kaydı şeklinde dinlemenin daha anlamlı olduğunu söyleyerek, ses kaydını da paylaşmamı rica etti. Bu yüzden yazıyı okumak değil, dinlemek isterseniz buyurunuz 🙂
⇓⇓⇓
Yorum Yap